SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

BED’U’L-VAHİY

<< 1 >>

1. Allah Resulü'ne Vahyin Gelmesi Nasıl Başlamıştır?

 

 İmam, Hafız, Ebu Abdullah Muhammed b. İsmâîl b. İbrahîm Muğîre el-Buhârî şöyle demiştir: Ve Yüce Allah'ın "Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik [Nisa 163] sözü: (Vahyin başlangıcı): Vahiy sözlükte gizli bir şekilde bildirmek demektir. Dinde ise şeriatı bildirmek anlamına gelir. Bazen vahiy sözcüğü ile nesnei anlam, yani "vahyedilen şey" de kasdedilir ki bu da Allah'ın Hz. Peygamber'e  indirdiği sözüdür.

 

حدثنا الحميدي عبد الله بن الزبير قال: حدثنا سفيان قال: حدثنا يحيى بن سعيد الأنصاري قال: أخبرني محمد بن إبراهيم التيمي: أنه سمع علقمة بن وقاص الليثي يقول: سمعت عمر بن الخطاب رضي الله عنه على المنبر قال: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول:

 (إنما الأعمال بالنيات، وإنما لكل امرىء ما نوى، فمن كانت هجرته إلى دنيا يصيبها، أو إلى امرأة ينكحها، فهجرته إلى ما هاجر إليه).

 

[-1-] Alkame b. Vakkâs el-Leysî'den: O şöyle demiştir: Ömer İbnu'l-Hattâb'ın minberde şöyle dediğini duydum: Allah Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şunları söylediğini duydum: "Ameller niyetlere göredir ve herkes için niyet ettiğinin karşılığı vardır. Kimin hicreti elde edeceği dünyalığa veya evleneceği bir kadına ise hicreti, hicret ettiği şeyedir.

 

Tekrar: 54, 2529, 3898, 5070, 6689, 6953.

 

Diğer Tahric:: Müslim, imare; Ebu Davud Talak; Tirmizî, cihad; Nesâî, tahare, talak, eymân; İbn Mace, zühd; Ahmed b. Hanbel, I, 25, 43.

 

AÇIKLAMA:     Hadisi Rivayet Eden Humeydi nin Kimliği: Hadisi rivayet edenlerden Humeydî, Ebu Bekir Abdullah b. ez-Zübeyr b. isa'dır. Peygamberİmiz'in eşi Hz. Hatice'nin mensup olduğu Benu Esed b. Abdü'1-Uzza b. Kusay'dan bir boy olan Humeyd b. Üsâme'ye mensuptur. Soyu Kusay'da Hz. Peygamberle birleşmektedir. Eser sahibi önsmli bir âlimdir. İbn Uyeyne ve onunla aynı dönemde yaşamış âlimlerden ilim alma konusunda Şafiî'yi izlemiş, ondan fıkıh okumuş ve onunla birlikte Mısır'a gitmiş­tir. Şafiî'nin vefatından sonra Mekke'ye dönmüş ve hicrî 219 senesinde vefat edinceye kadar orada yaşamıştır. Buhârî sanki Hz. Peygamber'in Kureyş'e öncelik tanıyın sözüne uyarak kitabına kendisinden ilim alınan en fakih Kureyşli olan Humeydî'den bir rivayetle başlamıştır. Onun rivayetinin en başta gelmesinin başka bir sebebi de onun, hocası gibi Mekke'li olmasıdır. Dolayısıyla "vahyin başlangıcı" konusunun yer aldığı ilk bölümde onun zikre­dilmesi uygun olmuştur. Çünkü vahiy Mekke'de başlamıştır. Bu yüzden Buhârî ikinci rivayeti İmâm Mâlik'ten yapmıştır. Çünkü Mâlik Medinelilerin önde gelen âlimidir. Medine, vahyin inmesi ve diğer bütün faziletlerde Mekke'den sonra gelmektedir.

 

 

Hadisin Konu Başlığı ile İlişkisi

 

Amellerle ilgili hadisi, vahyin başlaması konusu ile İlgilisi olmadığı halde bu konu başlığı altında zikretmiş olmasından dolayı Buhârî'ye bazı itirazlar yöneltil­miştir.

 

İbn Reşîd şöyle demiştir: Buhârî hadise burada yer vermekle sadece kitabı telif etmedeki niyetinin güzel olduğunu belirtmek İstemiştir". Şu da söylenmiştir: "Buhârî bu hadisi kitabın önsözü kılmak istemiştir. Çünkü rivayetin başında Hz. Ömer'in bu hadisi minberde iken, sahabe huzurunda naklettiği söylenmektedir. Minberdeki hutbede söylenmesi uygun olduğuna göre kitabın önsözünde söy­lenmesi de uygun olmuştur".

 

Mühelleb, Hz. Peygamber'in hicret ederek Medine'ye gel­diği zaman bu söz İle konuşmasına başladığını nakletmiş, bu yüzden vahyin başlangıcı bölümünde hadisin zikredilmesinin uygun olduğunu söylemiştir. Çün­kü hicretten önceki durumlar hicretin bir mukaddimesi gibidir. Çünkü hicret ile müşriklerle savaş konusunda izin yolu açılmıştır. Zafer ve fetih ise bunu takip etmektedir. Mühelleb'İn yorumu, güzel bir yorumdur.

 

İbnü'l-Müneyyir, konunun başında şunları söylemiştir: "Hz. Muhammed hakkında peygamberlik; Onun Hira mağarasında haİvete çekilmek suretiyle Allah'a hicret etmesiyle başladı. Bu yüzden kitaba hicretle ilgili hadisle başlamak uygun olmuştur."

 

Bu konudaki güzel ve özlü açıklamalardan biri de şudur: "Daha önce işaret ettiğimiz gibi, bu kitap sünnet vahyini toplamak için yazıldığından Buhârî kitaba "vahyin başlangıcı" konusu ile başlamıştır. Vahiy şer'î amelleri açıklamak için indirildiğinden Buhârî amellerle ilgili hadisi başa almıştır." Hadisin bu bölüme uygunluğunu gösteren bu açıklamalardan sonra hadisin konu ile hiçbir ilgisinin olmadığını söylemek doğru olmaz. Allah dilediğini doğru yola iletir.

 

 

Hadisin Önemi

 

Bu hadisin ne kadar değerli olduğu konusunda âlimlerden gelen nakiller [mütevatir seviyesine yükselmiştir. Ebu Abdullah şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'e ait haberler içinde bu hadisten daha özlü, zengin ve faydalı bir hadis yoktur." Abdurrahman b. el-Mehdî, Buveytî'nin kendisinden [naklettiğine göre, İmam Şafiî, Ahmed b. Hanbel, Ali b. el-Medinî, Ebu Dâvud, Tİrmizî, Dârekutnî ve Hamza el-Kenânî'nin bu hadisin İslâm'ın üçte biri olduğunda İttifak ettiklerini söylemiştir. Kimisi de bu hadisin İslâm'ın dörtte birini ifade ettiğini belirtmiştir. İbn Mehdî bu hadis için "İlimden otuz konu ile ilgilidir", Şafiî İse "ilimden yetmiş konu İle ilgilidir" demiştir.   Bu ifadelerle hadisin çok değerli olduğunu belirtmek istemiş olabilirler. Ayrıca Abdurrahman b. el-Mehdî hadisin bütün konuların başı olarak kabul edilebileceğini de dile getirmiştir.

 

Beyhakî bu hadisin ilmin üçte biri olmasının gerekçesini şu şekilde açıklamıştır: "Kişinin amelleri kalp, dil ve organlardan sâdır olur. Niyet bu üçlünün en önemlisidir. Çünkü niyet başlıbaşına bir ibadet olabildiği halde, diğer ibadetler muhtaçtır. Bu sebeple "Mü'minin niyeti amelinden daha hayırlıdır" şeklinde rivayet bulunmaktadır." Gerçekten de niyeti incelediğinde onun amelden daha hayırlı olduğunu görürsün. İmam Ahmed b. Hanbel'in sözü gösteriyor ki  hadisin ilmin üçte biri olmasının anlamı bütün hükümlerin kendisine bağlandığı üç temel hadisten biri olmasıdır. Diğer iki hadis de şöyledir: "Kim bizim emrimizin olmadığı bir amel yaparsa, bu reddedilir", "Helal bellidir, haram da bellidir..."

 

Hadiste yer alan "minberin üzerinde" ifadesinde kasdedilen, Mescid-i Nebevî'nin minberidir.

 

"Ameller ancak niyetlere göredir" ifadesine gelince; Havbî şöyle demiştir: Peygamber bu sözü ile; ilmi ile Allah'ın rızasını, vadettiği şeye kavuşmayı veya tehdidinden kaçınmayı kasdeden kişinin durumunda ol­uğu gibi niyetin de ameller gibi farklı türlere ayrılabileceğine işaret etmiştir."

 

 

Kâfirlerin Amelleri

 

Ameller onları yapan kişilerin bulunmasını gerektirir. Bu durumda hadisin anlamı şöyle olur: "Mükelleflerden sadır olan ameller niyetlere göredir". Buna peki kafirlerin amelleri bu hadisin kapsamından çıkar mı? Hadisten ilk anlaşılan mana, bunların hadisin kapsamından çıkmasıdır. Çünkü ameller ile kasdedilen ibadet amelleridir. Kâfir ise ibadetle yükümlü ve terkinden dolayı cezaya tahatap olmakla birlikte, onlar tarafından ibadet yapılması sahih değildir.

 

 

Niyet

 

Nevevî şöyle demiştir: "Niyet kasıt demektir. Bu da kalbin azmi yani kesin karar vermesidir." Kirmanî bu sözü eleştirerek kalbin azminin kasıttan öte bir şey olduğunu söylemiştir.

 

Niyet’in rükün mü şart mı olduğunda fakîhler arasında görüş farklılığı vardır. Tercih edilen görüş’e göre, niyetin amelin başında zikredilmesi rükün, hükmen amelle birlikte bulunması, yani amelin niyet’e aykırı olmaksızın meydana gelmesi ise şarttır. Bu durumda "ameller niyetler ile" ifadesinden sonra bir kelimeyi var kabul etmek gereklidir. Bu kelimenin "muteber olur", "tamamlanır sahih olur hasıl olur", "yerleşir" kelimelerinden biri olabileceği söylenmiştir.

 

et-Tîbî şöyle demiştir: "Şâri'in sözü, dini açıklama olarak kabul edilir. Çünkü bu sözün muhatapları, bu dili konuşan kimselerdir. Sanki onlar, yalnızca Şâri'in açıklaması ile bilebilecekleri bir şey ile yükümlü kılınmışlardır. Bu yüzden sözü, şer'î hükmü ifade edecek bir anlama yormak gerekli olmuştur."

 

Beyzâvî şöyle demiştir: "Niyet kalbin, dünya ve ahiret için yararlıyı elde et­mek ve zararlıyı uzaklaştırmak kabilinden kendi amacına uygun gördüğü şeye doğru yönelmesidir. Din bunu, Allah'ın rızasını aramak ve hükmüne uymak için fiile yönelme isteğine tahsis etmiştir. Hadisteki niyet, sözlük anlamına yorulmalıdır, ta ki bunu kendisinden sonra gelen kısma uygulamak ve muhacirin duru­muna göre taksim etmek uygun olsun. Çünkü hadisin sonraki kısmı, başta müc­mel bırakılan yeri tafsil etmektedir. Hadisten ilk başta anlaşılan anlam kasdedilmemiştir. Çünkü nesnelerin kendisi nefyedilmemişfir. Zira nefyedilmiş olsa hadisin anlamı "niyetsiz amel mevcut olmaz" şeklinde olurdu. Oysa amelin ken­disini nefyetme kasdedilmemiştir. Çünkü amel, niyetsiz olarak da bulunabilir. Hadiste kasdedilen, amelin doğru ve mükemmel olma gibi hükümleridir. Ancak hadisi "ameller sahih olmaz" şeklinde anlamak daha evladır.

 

İbn Dakîku'l-'îd şöyle demiştir: "Bazıları sözleri bu hadisin kapsamından çı­karmışlardır. Bu doğru değildir. Çünkü hadisin sözleri de kapsadığı konusunda benim tereddüdüm yoktur. Niyeti şart koşanlar hadisi 'amellerin sıhhati niyetlere göredir' şeklinde anlarken, niyeti şart koşmayanlar 'amellerin mükemmelliği niyetlere göredir' şeklinde anlamışlardır". İbn Dakîku'l-'îd, sıhhatin amelin haki­kati ile olan bağlantısının mükemmellik niteliğinden daha çok olduğu gerekçesini İleri sürerek ilk görüşü tercih etmiş ve bunun daha evla olduğunu söylemiştir.

 

 

Hicret:

 

Hicret, terketmek demektir. Bir şeye hicret etmek, bir şeyden başka bir şeye intikal etmektir. Dindeki terim anlamı ise Allah'ın yasak ettiği şeyi terk etmek demektir.

 

İslam dininde hicret İki şekilde gerçekleşmiştir: Birincisi, müslümanların korku içinde bulunduğu bir ülkeden güvenlik için­de bulunacağı bir ülkeye hicret etmeleridir. Habeşistan'a yapılan iki hicret ve Mekke'den Medine'ye yapılan hicretin başlangıcı böyledir.

 

İkincisi küfür ülkesinden iman ülkesine hicret etmektir. Hz. Peygamberin Medine'ye yerleşmesinden sonra Medine'ye yapılan hicret de böyledir. Müslümanlardan oraya hicret etme imkânı bulanlar hicret etmişlerdir. O devirde hicret yalnızca, Mekke fethedilinceye kadar Medine'ye İntikal etmek anlamına geliyordu. Daha sonra bu özel durum ortadan kalktı ve küfür ülkesin­den göç etme şeklindeki hicret baki kaîdı.

 

Hadiste yer alan "hicret ettiği şeyedir" ifadesi hakkında Kirmânî şöyle demiş­tir. "Bu söz hicret sözcüğüne bitişik olabilir. Bu durumda haber hazfedilmiştir. Hadisin anlamı da şu şekilde olur; Kim dünyalık elde etmek veya bir kadınla evlenmek için hicret ederse onun hicreti çirkindir" veya "sahih değildir." Yahut da bu ifade "onun hicreti" ifadesinin haberidir. Cümle de "kimin hicreti..." ifade­sinin haberidir".

 

Kirmanî'nin belirttiği ikinci ihtimal daha doğrudur. Çünkü ilk ihtimal, söz konusu hicretin mutlak olarak kötü bîr şey olmasını gerektirir, oysa böyle değil­dir. Ancak gerçek anlamda hicrette tereddüt veya kusuru gerektirecek bir durum var kabul edilirse o zaman bu düşünülebilir. Örneğin bir kimse hicret ederken hem küfür ülkesini terk etmek hem de hicret ettiği yerde bir kadınla evlenmek isterse onun bu hicreti ne çirkin ne de gayr-i sahih olur. Ancak bu türlü hicret, tamamen Allah rızası için yapılan hicretten eksik olur.

 

Hadisin bağlamından sırf Allah rızası için hicret görüntüsü vererek aslında bir kadınla evlenmek için hicret eden kimsenin kınandığı anlaşılmaktadır. Ancak hicretle birlikte bir kadınla evlenme niyeti taşımaya gelince, sırf Allah rızası için yapılan hicretten düşük olsa bile kişi bu hicretten dolayı sevap alır. Yine Allah'a hicret şeklinde olmaksızın sadece bir kadınla evlenmeyi isteyerek göç etmek de hadiste yer alan kınamanın dışında kalır. Çünkü evlenmek, iffetli olmak suretiyle Allah'a yaklaşmayı kasdetme halinde, kişinin sevap alacağı bir şeydir.

 

Bu hadisten; hükmünü bilmeden önce bir işe girişmenin caiz olmadığı da anlaşılmaktadır. Çünkü hadis, niyetsiz amelin olmadığını belirtmektedir. Bir şeyi yapmaya niyet etmek ise, ancak onun hükmünü bildikten sonra olur.

 

Yine bu hadisten İslâmî hükümlerden haberi olmayan kişinin yükümlü ol­madığı sonucu da çıkarılmıştır. Çünkü bir şeye kasdetmek (ona niyet etmek), kasdedilen (niyet edilen) şeyi bilmeyi gerektirir. Oysa İslâmî hükümlerden ha­bersiz olan kişi, bir şeye kasdedemez.

 

 

MÜSLİM HADİSİ VE İZAH İÇİN TIKLA 

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN BURAYA TIKLAYIN

 

SAYFALARIN ÜSTÜNDEKİ << 1 >> BÖLÜMÜNDEKİ >> SONRAKİ SAYFA İÇİN LİNKTİR, << İSE ÖNCEKİ SAYFA.